Her yıl Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin (UNFCC) tarafları iklim değişikliği mücadelesindeki kararlılıklarını ve sorumluluklarını ortaya koymak için bir araya geliyorlar. Bu buluşmaya da taraflar konferansı (Conference of Parties) diyorlar. Bu yıl 28. Kez bunu yaptılar. Bu nedenle bu buluşmaya kısaca COP28 diyorlar. 198 taraf var bu buluşmada. 197 ülke ve Avrupa Birliği toplamı 198 taraf yapıyor.
Birleşik Arap Emirlikleri’nde, Dubai’de gerçekleştirilen 28. Taraflar Konferansı (COP28), 13 Aralık 2023 tarihinde sona erdi.
Küresel Durum Değerlendirmesi (Global Stocktake)
Konferansın en önemli gündem maddesi Küresel Durum Değerlendirmesiydi. Küresel durum değerlendirmesinin iklim değişikliği ile mücadele çabalarında kritik bir dönüm noktası olması bekleniyordu. Değerlendirmenin amacı gezegenimizin durumunu detaylı bir şekilde değerlendirmek ve gelecek için daha iyi bir rota belirlemek idi. Bu değerlendirmeyle “Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmada kolektif olarak nerede ilerleme kaydedildi, nerede kaydedilmedi,” sorularının yanıtlanması amaçlandı.
İlk küresel durum değerlendirmesinin üç aşamasına bakalım:
- Bilgilerin toplanıp hazırlanması aşaması
- Teknik değerlendirme aşaması
- Teknik değerlendirmenin çıktılarının politik değerlendirmesi aşaması (COP28 toplantısı)
Küresel durum değerlendirmesi çalışması her beş yılda bir yapılır. İlk kez yapılan bu durum değerlendirmesi COP28’de tamamlanmış oldu. Hazırlanması yıllarca süren teknik rapor, gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçları ile onlar için sağlanan ve harekete geçirilen desteğin arasındaki büyüyen uçuruma işaret ediyor ve iklim eylemi ve iklim direnci geliştirilmesi için finans akışı çağrısında bulunuyor.
Tüm bu teknik değerlendirmelerin üstüne alınan kararlar aşağıdaki gibi oldu:
- Konferansta, Kayıp ve Hasar Fonu’na işlev kazandırılması kararı alındı. Bu fonun oluşturulma kararı 2022’de yapılan COP27’de alınmıştı. Toplanan fon ise ihtiyaç duyulanın çok küçük bir oranı düzeyinde oldu.
- Paris Anlaşması çerçevesinde iklim eyleminin ilk küresel değerlendirmesi bu COP toplantısında tamamlandı. Değerlendirme karar metninde “fosil yakıtlardan uzaklaşma” çağrısı yapıldı. Ancak “fosil yakıtlardan aşamalı çıkış” kararı alınmadı.
Küresel Durum değerlendirmesi karar metni, tarafları aşağıdakileri yapmaya çağırıyor:
- 2030’a kadar küresel ölçekte yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarmak ve enerji verimi iyileştirmelerinin yıllık oranını ikiye katlamak,
- Azaltılmamış (karbon yakalama teknolojisi kullanmayan) kömür enerjisinin azaltılması çabalarını hızlandırmak,
- Enerji sistemlerinde adil ve eşitlikçi bir şekilde fosil yakıtlardan uzaklaşmak,
- Sıfır ve düşük emisyon teknolojilerinin kullanımını hızlandırmak: Yenilenebilir, nükleer, karbon yakalama, düşük karbonlu hidrojen üretimi,
- Karbondioksit dışındaki emisyonları, özellikle metan emisyonlarını 2030’a kadar büyük ölçüde azaltmak,
- Karayolu taşımacılığından kaynaklanan emisyonları azaltmak, sıfır ve düşük emisyonlu araçlara hızlı geçiş,
- Verimsiz fosil yakıt sübvansiyonlarından çıkış.
Karar metninin zayıf ses tonu dikkat çekiyor. Herhangi bir bağlayıcılığı olmayan karar metni yalnızca fosil yakıtlardan “uzaklaşma” “çağrısında bulunuyor,” diyebiliriz.
COP28 Kararlarının Fosil Yakıtlar İçin Anlamı
Konferans boyunca Suudi Arabistan gibi büyük petrol üreticileri, karar metninin taslaklarındaki “fosil yakıttan aşamalı çıkış” seçeneklerini ortadan kaldırmak için mücadele ettiler. Diğer taraftan gelişmekte olan ekonomiler de yeterli bir finansal destek olmadan kendilerinden beklenebilecek bir “fosil yakıtlardan çıkış” kararına direnç gösterdiler.
Sonuç olarak 195 ülkeden 100’ü fosil yakıttan çıkmayı istedi ve kaybetti. Bazılarına göre bu “kazanma” veya “kaybetme” değil, ileri doğru bir gidiş. Aslında petrol ülkeleri karar verdi ve dikte ettiler diyebiliriz.
Satır aralarını okuduğumuzda, bu karar, petrol ülkelerine yaptıkları işe devam etmelerini söylüyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nin COP28’e ev sahipliği için seçilmesinden, ulusal petrol şirketinin başındaki Sultan El Jaber’in konferans başkanı olmasına kadar pek çok şey dikte edilmişti zaten.
Bakın kimlerin ne planları var:
- COP28 başkanı Jaber’in şirketi ADNOC, 2027 yılına kadar üretim kapasitesini en az %10, doğal gaz üretimini ise 2028’e kadar %259 artırmayı planlıyor. Ulusal petrol şirketi ADNOC’a 150 milyar dolarlık bir yatırım!
- ABD, Kanada, Avustralya, Norveç ve İngiltere de fosil yakıt genişletme planların yapıyorlar. Bu beş ülke 2050’ye kadar planlanan yeni petrol ve gaz çıkarma faaliyetlerinin %51’inden sorumlu. COP28’de verilen sözlere baktığımızda ise 2034’e kadar bu ülkelerin petrol ve gaz üretiminden tamamen vaz geçmeleri gerekiyor. Bu olacak mı dersiniz?
- COP28 toplantısının tam da son günü, Norveç endüstriyel enerji kuruluşu Offshore Norway, ülkenin petrol ve gaz yatırımlarının sonraki yıl %9 artacağını, 22 milyar dolar yatırım yapacağını söylüyor. Norveç her yıl sondaj lisanslarını %50 artırıyor.
- Küresel ölçekte 2023-2030 yılları arasında hidrokarbon işinde 2,5-4,6 trilyon dolarlık bir nakit akışından söz ediliyor. Anlıyoruz ki aslında yenilenebilir enerji için ihtiyaç duyulan sermaye aslında önemli bir problem değil. Düşük karbonlu yakıtlara ve teknolojilere yapılacak yatırım hidrokarbon sermayesinin çok küçük bir oranına denk geliyor. Yenilenebilir enerji çabasının üç katına çıkarılması da aslında fosil yakıt endüstrisi için devede kulak düzeyinde bile değil. Burada asıl soru yenilenebilir enerjiye yapılan yatırım fosil yakıt tüketimini azaltacak mı?
- 2023 Dünya Petrol Görünümü raporunda, OPEC, 2045’te küresel talebin günde 6 milyon varil artarak 116 milyon varile ulaşacağını söylüyor. Sadece bu açıklama da pek çok şeyi ifade etmiyor mu?
COP28’den Sonra
COP28’de çıkan karara bakarak şunu anlamakta zorlanıyorum: “Uygulamada nasıl olacak bu iş? Nasıl uzaklaşılacak fosil yakıtlardan? Fosil yakıtlardan uzaklaşılacaksa, neden halâ yatırım yapılıyor petrol & gaz altyapısına?”
Aslında bu bir çıkar çatışması: yenilenebilir enerjiye geçiş yapması gerekenler, bu geçişi yapmayarak para kazanan taraflar. Bunun yerine kömür, gaz ve petrol altyapılarını ve iş modellerini mümkün olduğunca yaşatmaya çalışıyorlar. Sis perdesi taktikleriyle hidrojen ve karbon yakalama teknolojilerinin rollerini ballandıra ballandıra abartıyorlar.
Hem Birleşmiş Milletler hem de Uluslararası Enerji Ajansına göre yeni petrol ve gaz projeleri 1,5o ısınma hedefiyle uyumlu değil. Dünyanın en büyük fosil yakıt şirketleri olan BP, Chevron, Exxon, Shell, Total Energies, daha fazla petrol ve gaz üretmek için 2030’a kadar her saat 15 milyon dolar harcamaya hazırlanıyorlar. 2050’ye kadar 3,1 trilyon dolar harcamayı planlıyorlar.
Bilinen rezervlerin yanında keşfedilecek olası petrol ve gaz rezervleri düşünüldüğünde planlanan harcamaların 3,8 trilyon dolara çıkacağı tahmin ediliyor. Bunun yaklaşık yarısı yeni petrol ve gaz çıkarım projelerine adanacak. Bu beş şirketin çıkardığı petrol ve gazın yanması sonucunda 2050’ye kadar 47 milyar ton petrol açığa çıkacak. Bu da karbon bütçesinin yaklaşık sekizde birine denk geliyor.
Karar metni bir dizi boşluk içeren bir metin… Gelişmekte olan ülkelerin hala yüzlerce milyar dolar finansa ihtiyacı var. Kömür, petrol ve gazdan uzaklaşabilmeleri için. Gelişmiş ülkeler ve petrol üreticileri iklim biliminin uyardığı hızda hareket etmeye zorlanamayacak.
ABD, bu COP’tan hafifçe sıyrılmış görünüyor. ABD Dünyanın en büyük petrolü ve gaz üreticisi konumunu koruyarak yoksul dünya için sadece 20 milyon dolarlık bir söz verdi. Çin kömür üretimini genişletmeye devam edecek. Bunun yanında yenilenebilir enerji üretimini de. Hindistan’ın kömür endüstrisinin de korkacak bir şeyi yok.
Bu kadar zayıf bir metne bile dünyanın petrol üreticisi ülkeleri itiraz ettiler. Suudi Arabistan fosil yakıtlara referans yapılmasına itiraz etti; karbon yakalama ve depolama teknolojilerine referans yapılmasında ısrar etti. Rusya gelişmeleri bozmak için kapalı kapılar ardında çalışmalarını sürdürdü ve bunu önümüzdeki yıl Azerbaycan-Bakü’de daha fazla yapacak.
Planlandığı zamandan 24 saat sonra sonuçlanan COP28’de varılan anlaşmanın “önemli bir gelişme” olduğunu dikte etmeye çalışıyorlar. Oysa bağlayıcı olmayan kararların alındığı, suya sabuna dokunmayan bir başka toplantıya daha şahitlik ettiğimiz sonucuna üzülerek varıyoruz. Ancak umut ve mücadele elbette itmeyecek. Biz her düzeyde iklim eylemi talep etmeye devam edeceğiz ve yaptığımız işi en çevre-dostu şekilde yapmaya çalışacağız.